#üç gölge köyü
Explore tagged Tumblr posts
nerosable · 5 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media
Viranem başkalarının köşkü'nden daha iyidir.
467 notes · View notes
huseyinozdemirerk · 7 years ago
Video
youtube
1 note · View note
katrekoleksiyoneri · 3 years ago
Text
Fikret Başkaya: Dr. Hikmet Kıvılcımlı, 'Geberen Kapitalizm' adlı eserinde şunları yazıyor: "1929 Türkiye 'sinde 25 milli kapitalle sanayi ve maden şirketi vardı. Bunların idarelerinde 20 kadar mebus alakadardı. Mevcut Milli 38 bankada 31 tane mebus bulunuyordu. Yani, hemen hemen her büyük yerli şirketin mecliste bir mebusu var! Her şirkette bulunan çok eski tem­yiz azalarını, büyük askeriye ve mülkiye erkanını da hesaba katmalıdır. Sonra bütün büyük endüstriye 7 banka egemendi demiştik Bunlardan üçü devlet bankasıdır; fakat yalnız birinde (15-20 müesseseyi güden İş Bankası 'nda) 13 mebus vardır. İş Bankası'nın sabık müdürü Celal sıfatı ile Türkiye 'nin ekonomi politik müdürü olmuştur. " Ne var ki, Kıvılcımlı'mn yazdıklarını nüanse etmek gerekir. Bir kere meclisin niteliği hakkında açıklık olmalıdır. Meclis, gerçek ve özgür bir seçimle oluşan bir meclis değildi. Bir "memurin" meclisiydi. Dolayısıyla söz konusu olan, ser­mayenin meclisteki temsilcilerinden çok, bürokratların sanayi ve ticaretin kilit noktalarına çöreklenmesi ve sermayenin dene­timinde söz sahibi olmalarıdır. "İlk aforizm (çıkarcı özel iş) fesadı; Ankara' da iş takibine gelenleri haraca kesmekle başlamıştır ... Bugün Milli Savunma'nın bir eksiltmesine katılan iki rakip firmadan ikisinin de temsilcisinin aynı milletvekili olduğu görülmüştür. İş Bankası'nın bir nevi politikacılar bankası olarak kurulmuş olması, Cumhuriyet tarihi için pek acıklı bir aferizm salgınının başlangıcı olmuştur." Ancak yukarıdaki ifadeden tek yönlü bir ilişki olduğunu varsaymak yanıltıcı olur. Nitekim bir yandan bürokratlar "burjuvalaşırken", diğer yandan mülk sahibi sınıflar da bürokrasiye entegre oluyorlardı. "Sürekli olarak mebusluğa tayin edilenlerden biri Emin Sazak'tır. Emin Sazak, 1920-1950 arasında, yani otuz yıl müd­detle, devamlı olarak mebusluk yapmıştır. 1920'li yıllarda dere­ beyliğine dayanarak mebus seçilmiştir ... 1927, 1931, 1935 dönemlerinde. bizzat Ebedi Şef, Gazi Mustafa Kemal, 1939, 1943 dönemlerinde de, Milli Şef İsmet İnönü tarafından mebus­luğa tayin edilmiştir. "Emin Sazak, Eskişehir yöresinin en büyük toprak ağalarından biridir. Topraklarının 70 bin dönümü bulduğu ileri sürülürdü." Emin Bey'in arazisinin içinde dört tane tren istasyonu vardır. Beylikahır, Yalınlı, Yunus Emre ve Sazak istasyonları. Ayrıca Sazak, Beylikahır, Nazlı, Saray, Üç Başlı, Ahırüzü, Ahırköy, Yaylaköy, Karaçam, Yunus Emre, Kızılören gibi 15 köy bu toprakların içinde yer alıyor. Üzerinden Porsuk çayının aktığı bu verimli topraklarda Emin Sazak 7 tane çiftlik kuruyor. Her çiftlikte bir saray var. Sazak Köyü 'nde ise üç tane konağı bulunuyor. Ayrıca Samsun' da da mülkü ve araz­leri var." Resmi ideoloji üreticisi yazar ve bilim adamları Emin Sazak'ın toprak ağası olduğu için toprak reformu yasasını engellediğini yazmayı adet edinmişlerdir. Emin Sazak'ı kanunun çıkması gereken meclise kimin getirdiğinden hiç söz etmiyorlar. Bu ünlü toprak ağasını otuz yıl süreyle aralıksız meclise ''tayin edenler" kimlerdir? Mustafa Kemal ve İsmet İnönü'nün toprak reformu için "yanıp tutuştuklarını," ama mecliste ağaların buna engel olduğunu yazmak ne demek olur? Eğer bunu yazarlarsa, o zaman Edebi Şef ve Milli Şefın devrim­ciliğine, "halkçılığına" gölge düşürmüş olurlar..." Paradigmanın İflası kitabından,
0 notes
ssblog33 · 7 years ago
Text
GUATEMALA
Yazı ve Fotoğraf: Olsay Salcan, Sun Savunma.Net, 4 Mart 2018
Mayaların izlerini taşıyan Guatemala’nın turizm gözdesi olan şirin Antigua şehri; tapınak, piramit ve dikili taşları ile Maya medeniyetinin en güzel örnekleri olan tarihi değeri çok yüksek Quirigua ve Tikal gibi Antik şehirlerinin yanında dünyaca ünlü pazarı ile Chichicastenango, bana göre dünyanın en güzel göllerinden birisi olan Atitlan Gölü ile bu göl kıyısında bulunan Santiago Atitlan Köyü Guatemala’nın anlatılmadan geçilemeyecek güzellikleri. Bu nedenle ben de bu yazımı bu güzelliklere ayırdım. Guatemala’da gördüğüm diğer güzellikleri de başka yazılarımda anlatmaya çalışırım.
CHICHICASTENANGO
Guatemala’daki bugünkü gezimizin en önemli durağı, Chichicastenango. Bu yerleşim yerine ulaşmak için başka bir eyalete girmek gerekiyor. Çünkü Guatemala, eyaletlere ayrılmış. Eyaletin girişinde aracımızı durduruyorlar ve meyve kontrolü yapıyorlar. Bazı meyvelerin bu eyalete sokulması yasakmış. Zaten girişe de herkesin görüp rahatlıkla okuyabileceği kadar büyük bir levha koymuşlar. İstenmeyen meyvelere de el koyuyorlar. Nedeni de, bazı meyvelerdeki organizmaların tarımı olumsuz etkilemesi imiş. Onlar söyledi.
Chichicastenango, dağ tepesinde kurulmuş oldukça küçük bir yerleşim yeri. Peki bu kadar küçük yeri neden görmeye gidiyoruz? Çünkü turistlerin cazibe merkezi haline gelmiş haftanın her perşembe ve pazar günleri kurulan dünyaca ünlü bir Maya pazarı var. Pazara gidilir mi? Gidilir. Ben, yurt dışına çıktığımda farklı ve çok fazla bilgi sahibi olmadığım ülke ile ilgili genel bir bilgi sahip olmanın en güzel yerlerinden birisinin pazarlar olduğuna inanırım. Pazarda yalnız bu şehir de yaşayanlar değil, çevre yerleşim yerleri insanları hakkında bilgi sahibi olmak mümkün. Ayrıca ürettiği mallar ya da ekonomik durum hakkında genel bir kanı oluşabilir. Daha da önemlisi, el yapımı üretilen mallardan kültürlerinin özelliklerini görebiliriz. Pazarlar, canlı ve hareketli bir açık hava müzesi gibidirler.
Chichicastenango pazarı da, yukarıda sözünü ettiğim tüm özellikleri kapsıyor. Renkli, hareketli ve kadın ağırlıklı bir pazar. Neden kadın ağırlıklı diye belirttim? Çünkü pazara gelip tezgah kuran ve mal satanların büyük bir çoğunluğu kadın. Nedenini sorduğumda aldığım cevap, çok makul geldi bana. 35 yıl süren savaşlar neticesinde Guatemala’da erkek nüfusu azaldığından kadınlar ailelerinin geçimini sağlamak maksadıyla el işi yaparak satmaya başlamışlar. Bu pazar da, böyle bir faaliyetten oluşmuş. Zamanla büyüyerek Orta Amerika’nın en büyük pazarı haline gelmiş.
Pazarda kadınların çokluğu, pazara son derece göze hoş gelen bir görüntü veriyor. Çünkü kadınlar çok renkli giyiniyorlar. Hatta farklı bölgelerden gelen kadınların giysilerinin de farklı olması nedeniyle pazar, renk cümbüşü haline geliyor. Buna sattıkları el emeği malların renkliliği de eklenince ortaya çıkan tablo, doyumsuz. Pazarın, kapalı bir bölümü de var. Burada sebze ve meyve satışları, yapılıyor. Bu sıcakta bu gibi yiyecekleri korumak gerekiyor.
Açıktınız mı kolay, yerel yiyecek yapan ve satanlar da var.
Oldukça kalabalık olan pazarın benim en hoşuma giden bölümü, el sanatlarının satıldığı bölge. Özellikle tekstil ürünleri ve ürünler üzerindeki desenler görülmeye değer. Maya kültüründen son derece dikkat çekici örnekler içeren bu tekstil ürünlerine turistler de, çok ilgi gösteriyorlar.
Gerçekten görülmeye değer ve uzun bir zaman harcanacak bir yer.
Unutmadan yazayım Chichicastenango adı, zehirli bir sarmaşığa benzeyen zehirli çiçeğin adı olan Chichicas ile “çok olan” manasına gelen “tenangonun” birleşmesinden meydana geliyor. Sonunda “chichiası bol olan” anlamına geliyor. Söylemesi de zor, yazması da.
Pazarın rengi, heyecanı ve hareketliliğine o kadar kendimi kaptırmışım ki yorulduğumu anlayamadım. Sonuna geldiğimde gölge bir kaldırıma oturup nefes almak ve kana kana su içmek için başımı kaldırdığımda yıldırım çarpmış gibi oldum. Tam karşımda, 200 metre ilerimde, tepede gökkuşağı renklerine bürünmüş bir mezarlık duruyordu. Güneş tepemde, mezarlık karşımda. Kanter içerisinde kalmış ve yorulmuşum. Bu sıcakta gölgede oturmak iyi geldi ama, karşıdaki rengarenk mezarlığın cazibesi de müthiş. Hiç yolu yok. Gidilecek ve gezilecek. Böyle bir mezarlık gezme fırsatı bir daha ele geçmez. Saniyeler içerisinde aklımdan bunları geçirerek mezarlığa doğru hızla fırladım ve kendimi, bir anda kapısında buldum. Kapısı var ama etrafı da açık. (adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({}); Düşüne biliyor musunuz? Mezarlar, boy boy ve hemen hemen her renk var. Bazıları, o kadar büyük ki küçük bir aile rahatlıkla içerisinde yaşayabilir. Zaten bunlar da, aile mezarları imiş. Mezarların renk ve boylarından kime ait olduğunu anlamak mümkün. Zengin, fakir ayrımı burada da var. Küçük olanlar, kimsesizlerin. Çiftçilerinki yeşil ve dini işlerle uğraşanların kırmızıya boyanıyormuş. Yani renklerden mezarda yatanların hayatta iken sosyal durumlarını da anlamak mümkün. Son derece ilgi çekici ve güzel görünüşlü bir yer mezarlık. Ben birçok yer gezdim, mezarlık gördüm, buradaki mezarlıktan çok daha büyük ve zengin mezarlıkları gezdim. Şaşırtıcı biçimde galeri gibi idiler, ama bu kadar renklisini hiç görmemiştim. Yolunuz Chichicastenango’ya düşerse bu mezarlığı gezmeden dönmeyin. Pazarın sonunda.
ATİTLAN GÖLÜ
Atitlan gölü ve çevresini görmek için Panajachel’de en az bir gece kalmak gerekiyor. Çünkü iyi oteller burada. Atitlan Gölü sayesinde de turistlerin cazibe merkezi olmuş ve adını duyurmuş. Yoksa önemli bir özelliği yok.
Dünyayı gezerken bir çok göl görme imkanına sahip oldum. Kimi zaman gezme programım içerisinde vardı, kimi zamanda programda olmamasına rağmen yolumun üzerindeydi. Şunu ifade etmek isterim ki; tüm göllerin kendine has bir karakteri ve güzelliği var. Kimisi son derece sevimli ve cazibeli, kimisi gizemli, kimisi de vahşi ve ürkütücü.
Atitlan gölü, masmavi suları, çevresindeki doğanın güzelliği -ki bu güzelliğe tropik iklimin katkıları tartışılmaz- ve kültür zenginliği ile son derece çekici bir güzelliğe sahip. Atitlan gölünü özel yapan ve onu diğerlerinden farklı bir yere koyan, etrafındaki San Pedro, Toliman ve Santa Clara adları ile anılan üç adet muhteşem görünümlü volkan. Sanki bu güzel gölü koruyan üç silahşorlar gibiler. Gölü ve volkanları görünce etkilenmemek ve bu muhteşem manzaraya saygı ve hayranlık duymamak mümkün değil. Bir anda aklıma gelen bu üç yanardağın da aynı anda faaliyete geçme olasılığı. Olur mu olmaz mı bilemem ama ürküntü duymamak elde değil. Ama bu nefes kesici güzellik karşında bu düşünceyi bir anda bir daha hatırlamamacasına unuttum. Dünyadaki bu güzellikleri gördükçe dünyaya olan saygım, sevgim ve hayranlığım bir kat daha artıyor. Doğada güzel olmayan bir şey yok. Eğer güzel olmayan bir şey fark ederseniz biliniz ki insan tarafından yapılmıştır.
Atitlan gölünün etrafı, kültürel zenginliklere sahip Maya köyleri ile çevrilmiş. Bunların içerisinde de en büyüğü, Santiago Atitlan köyü. Köylerde yaşayan Mayalar, geleneklerine son derece bağlı bir yaşam sürdürüyorlar. O kadar ki her köyün giydiği kıyafetler diğer köye göre farklılık gösteriyor. Hatta her aile diğer ailelerden farklı olmak için kendi aile kıyafetlerine farklı aksesuar ilave ediyorlar.
Guetamala, son derece güzel ve kültür zenginliği üst düzeyde olan bir ülke. Ancak Atitlan gölü bu güzelliklerin tacı. Kesinlikle dünyada gördüğünüz ve göreceğiniz en güzel göllerden birisi. Bana göre en güzeli. Bir gün yolunuz buraya düşer ve bu yazımı okumuşsanız, gölü gördükten sonra az bile yazmış diyeceksiniz. Gerçekten son derece güzel manzaralara sahip bir göl. Günün farklı saatlerinde güneşin değişen ışıkları altında farklı görüntülerini seyretmek doyumsuz. Tüm bunları gördükten sonra neden bir turist cazibe merkezi haline geldiğine şaşmamak lazım.
SANTİAGO ATİTLAN KÖYÜ
Santiago Atitlan köyü, Atitlan gölü etrafında bulunan köylerden Tzutujil dili konuşan Mayaların yaşadığı bir yerleşim yeri. Köy, batısındaki 2846 metre yüksekliğinde Volcan San Pedro ile güneybatısındaki 3144 metre yüksekliğindeki Volcan Toliman volkanlarının arasında konuşlanmış durumda.
Bu otantik kasabaya Panajachel’den kalkan çeşitli boylarda teknelerle gidiliyor. Ortalama bir saat kadar süren yolculuktan sonra Santiago Atitlan köyüne ulaşılabiliyor. Tekneler oldukça iyi durumdalar. Gölün sakin suları da insanı hiç rahatsız etmediğinden gölü ve çevresini rahat bir şekilde seyretme imkanı var. Panajachel’de uzaktan muhteşem görünen volkanlara yaklaştıkça bu dağların görüntüsü daha da şaşırtıcı oluyor. Atalarımızın büyük dağları neden kutsal olarak kabul ettiklerini anlayabiliyorum. Hele üç adedini bir arada görmek kaç kişiye nasip olmuştur acaba? Gerçekten manzara insanın algılarını zorluyor. Beynimin ısındığını hissediyorum. Çünkü bu alışılmışın dışında, dünyada birkaç yerde rastlayabileceğiniz bir görüntü. Çevrenin tropikal bitki örtüsü ve tepenizde uçan ya da ağaçlara tüneyen göçmen kuşların beraberliği ile oluşan manzara insanoğlunun yaşarken görebileceği en güzel manzaralardan birisi. Bu manzarayı görmek, bizzat içerisinde olmak ve daha da önemlisi yaşamak ancak gezmekle oluyor. İnsanı şımartan, bir yerden alıp başka bir yere koyan bir manzara bu.
Santiago Atitlan halkı özellikle kadınları, kendine özgü geleneksel rengarenk kıyafetleri ile köye renkli bir görüntü veriyorlar. Tekneden inip Santiago Atitlan’a ayak basar basmaz sağlı sollu hediyelik eşya satan dükkanların bolluğu dikkat çekecek kadar çok. Bu kadar küçük bir yerde bu kadar çok hediyelik eşya satan mağazanın olması, buraya çok fazla turist geliyor ki açmışlar diye insanı düşünceye sevk ediyor.
Köyün İspanyollar tarafından yapılan kilisesine doğru yürürken sağlı sollu uzanan sokaklarında daha çok kadınların satış yaptığı semt pazarına benzer pazarlar görüyorum. Bazen yolumu değiştirip bunların arasından geçiyorum. Daha çok sebze ve yerel ot satıyorlar. Ayrıca kapalı pazar yeri de var. Renkli görüntüler yakalayabilirsiniz. İskeleden kiliseye yukarı doğru yürüyerek çıkılıyor. Hava sıcak, mesafe de uzun ben çıkamam diyorsanız kolayı var. Üç tekerlekli tuk tuklara binersiniz. Rahat edersiniz.
Kilise, İspanyol koloniciler tarafından yapılmış. Bahçesinde de yerli halk tarafından sevilen ve vaiz verdiği sırada öldürülen Amerikalı bir rahibin anısına dikilmiş heykel var.
İspanyollar, kendi dinlerinin çok hoş görülü bir din olduğunu göstermek maksadıyla eski Maya kültürüne ait bazı figürlerin kilise içerisinde bulundurulmasına izin vermişler. Mayalar da bu fırsatı kaçırmamış ve heykellerini sıralamışlar. Kilisenin nişlerine yerleştirilen bu aziz heykellerine köy halkı, kendi diktikleri rengarenk elbiseleri giydirmişler. Her heykel grubunun elbiseleri ayrı renkteler. Daha bitmedi. Kilisenin içini balon ve tüllerle de süslemişler. Eski maya adetleri ve dini inançların yer aldığı alışılmışın dışında bir kilise. Kilisenin altarı, ��ç volkanı temsil eden üç parça ahşaptan yapılmış.
GUATEMALA MUTFAĞI
Maya mutfağının etkisinde kalan Gueatemala mutfağının en önemli yemeği, fasulye ve pirinçten yapılan Gallo Pinto’dur. Baharatların çok kullanıldığı mutfakta et suyu ile yapılan ülkenin diğer geleneksel yemeği de, Caldos isimli çorbasıdır. Et ve tavuk yemeklerinin yanında balık da, tüketilen yiyeceklerden birisi. Tabii ki her zaman olduğu gibi tropikal meyveler benim önceliğim.
Sakın Guatemala kahvesini ihmal etmeyin. Afiyet olsun.
Saygılarımla.
olaysalcan.blogspot.com
  GUATEMALA GUATEMALA Yazı ve Fotoğraf: Olsay Salcan, Sun Savunma.Net, 4 Mart 2018 Mayaların izlerini taşıyan Guatemala’nın turizm gözdesi olan şirin Antigua şehri; tapınak, piramit ve dikili taşları ile Maya medeniyetinin en güzel örnekleri olan tarihi değeri çok yüksek Quirigua ve Tikal gibi Antik şehirlerinin yanında dünyaca ünlü pazarı ile Chichicastenango…
0 notes